Hayır, bir gün anlamayacaklar.

Kar yağıyor ve ben mutlu uyanıyorum.
O sabah orada uyandığımdan çok daha mutlu.
Kesinlikle yanlış noktaya saplanıp kalıyorum.

Dışarısı beyaz ve elimdeki çay sıcacıkken hiçbir şey beni mutsuz edemez diyorum.
Ve kimse 'uğraşılmaya değmeyeceğim'den bahsedemez. Kimse beni değersizleştiremez.

Kar yağıyor ve ben sadece saatlerce yazmak istiyorum.
Anlatacak şeylerim hiç bitmezmiş gibi geliyor.
Ben hala o çok uzaklarda kalan adamı özlüyorum.

Bu aralar yeni ve bir o kadar da karamsar birtakım durumlarla uğraşmaktaydım. İşin içinden çıkamadığım, çıkarılamadığım birtakım durumlar. Ve tek bir cümlesiyle bir adamdan nefret etmenin mümkün olduğunu anladım. Aramızdaki fark her şeyden daha açıktı ve daha kocaman olamazdı.
"Ben herhangi birinin bile mutsuz olmaması için uğraşırdım. Ve sen herhangi birinden çok daha fazlasıydın."

Bazı insanların bazı şeyleri asla anlayamayacaklarını bu sabah öğrendim mesela. Bu sabah çılgınlarca özlediğim kar yağışının beni başka birçok şeyden daha fazla mutlu ettiğini fark ettim yeniden. Kilometrelere küfrettim bu sabah. Yeniden o çok uzaklarda kalan adamı özledim.

Kar yağıyor ve bazı insanlar daha ne kadar değersizleşebilecekleri konusunda sınırları zorluyor.
Oysa kar yağıyor ve böyle bir şeyin aslında mümkün olmadığını hatırlıyorum.
Bazı insanlar kar yağarken bile içime o hissizliği yerleştirebiliyor. Burada ufak bir düzeltme yapıyorum. Çünkü 'aşkın karşıtı nefret değil hissizliktir.'

Ben buralara yabancı oluşumun ay dönümlerini kutluyorum. O çok uzaklarda kalan adamın varlığını içimde hissedememeye başlıyorum. Benim olmamasından sonra benimle olmamasına bile alıştığımı düşünürken artık içimde bile olmayacak olmasından korkuyorum. Yine de her şeyden çok özlüyorum.

Kar duruyor. Çay soğuyor. Ve beyazlıklar yalnızca uzaklardan seçilebiliyor.
Ben Turgut Uyar okumayı bırakıyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder