Balkon

Şimdi size ufak bir anımı anlatacağım. Kendisi ufak, sonradan düşününce hissettirdikleri meğerse kocaman bir anı. Nasıl da bencilmişim dedirten, kafayı duvarlara vurduran ama hep iyi ki ile biten naçizane bir anı.
Yine bir gün kendimi bir halt zannediyorum, bu bana aşık ama asla bizden olmaz en yakın arkadaşımın yanına gittim güya buluşup konuşmaya, onu daha fazla üzmemeye.
Bir önceki gece en yakın arkadaşlarımdan biri (o zamanlar) sevgilisinden ayrılmış. Kız kıza dağıtacağız hani bunun tek yolu bu ya. Bir arkadaşın evinde toplandık, 3 kız lıkır lıkır votka içiyoruz. Alkolün de bir adabı var diyen yok. Her zamanki gibi ilk dağılan ben oldum, olmuşum sonradan çektiğimiz videoda izliyorum kendimi. Videoya bakıp kendiyle konuşmalar mı dersin, bu iki kızı çok seviyorumlar mı dersin artık bir sarhoştan çıkabilecek ne varsa. Tabi her nedense bir yandan bu bana aşık arkadaşa mesajlar üstüne mesajlar. Bir şey de dediğim yok aslında sarhoşken bile kendime itiraf edemediğim hislerden eser yok henüz o mesajlarda. Yine de musallat olmuşum bir nebze.
Ertesi gün de gidip durumu açığa kavuşturmam lazım hani ben hoşlanmıyorum falan ya şimdi çocuk öyle sanmasın. Bunun hep takıldığı bir bar var o zamanlar, tabi yakın arkadaşlık statüsünden benim de hep takıldığım bar. Zaten sormaya lüzum yok kesin oradadır.
Geleyim mi?
Gel.
Bu kadar. Gittim, oturduk bir masaya. Başladım konuşmaya. Şimdi aslında ben öylesine sarhoş kafa mesaj atmışım da başka bir niyetim yokmuş da aslında o benim çok yakın arkadaşımmış da onu kaybetmek istemezmişim de hele üzmek hiç istemem de...Bak bak, laflara bak. Seni üzmek istemem. Sana karşılıksız aşık bir adama söylenebilecek en kötü cümle olduğunu bilmiyorum o zamanlar, yaşamamışım ki hiç. Hep ben aşık olmuşum başka başka adamlara, hep olduğumu sanmışım.
Tabi tüm bunlar üzerine yine de alınabilecek en yumuşak cevabı aldım. Beni o malum kişiden sonra kimse bir daha üzemez sen merak etme, dedi. Kızdım, kızdığımı çok net hatırlıyorum. Neden kızarsın ki? İstediğin bu değil mi? Sen onu üzemezmişsin, ne güzel, canım arkadaşım de geç. Ama yok kızdım, eminim. Egolara bak. Onu üzmek istemem ama en çok üzen de ben mi olmalıyım, bu mudur? Ya da kızdım çünkü onu en çok o diğer kız üzdüyse en çok onu sevmiş demektir, beni daha çok sevsin mi? E ben sevmiyordum hani? Buralarda hep ben de hikayeyi kaçırıyorum, o kadar sonra toparladım ki, şükürler olsun geç kalmamıştım.
Tabi ben bu cümle üzerine, kızdığımı da belli etmeden o masadan nasıl kalkılır onun hesaplarını yapıyorum, gök gürledi. Dedim yağmur yağmadan gideyim, şemsiyem yok. Apartmanın dördüncü katındaki bardan koşar adım iniyorum, sokak kapısını tam açacağım, şakır diye indirdi yağmur. Bir şey olmaz dedim erimem ya, yürüdüm. Ama yok olacak gibi değil, bir yandan da dönesim var belli, hala da bilmiyorum neden. Döndüm.
Yağmur başladı ıslandım dedim bir hışım geçtim yanında, barın balkonuna çıktım. Hani tanınıyorum ya mekanda, sinirli halimi görüp yanıma gelen herkesi yolluyorum, YOK BİR ŞEY.
En son o geldi, hiçbir şey demedi oturdu yanıma. Ona bakmıyorum, aşağıya yola bakıyorum, bir iki damla kaçıyor aradan aman görmesin. Aslında görse de sarılsa diyorum bir yandan, hatırlıyorum.
İç çekişimi tutamadım artık ya da tutmadım emin değilim, yüzümü aldı şöyle bir kendine çevirdi. Artık tabi ben koptum hüngür hüngür ağlıyorum.
Ben buradayım dedi, e görüyoruz buradasın. Hayır, başka bir şey diyordu. Sen ne dersen de, ne kadar kaçarsan kaç ben buradayım. Niye ki? Çok mu aşıkmış bana? Değil aslında. Evet bir yandan farklı şeyler hissediyordu biliyorum, ama her şeyden çok arkadaşımdı o an, her şeyden çok omzumdu, güvenli sahamdı.
Uzun uzun ağladım orada ona sarılarak.
İlk kez oradan çıkıp yürürken düşündüm bizden olur mu diye, hatırlıyorum.
Öyle güzel oldu ki. O bana aşık ama asla bizden olmaz en yakın arkadaşım şu an tam 19 aylık sevgilim. 19 aydır başıma gelen en güzel şeyim. 19 aydır onsuz olmazım.
Her hikaye kötü bitmiyor.
O, 19 aydır mutlu sonum.