3 oda 1 salon bir evde kaçacak daha ne kadar yer olabilirdi düşünmeden oradan oraya koşturuyordum.
Aynı dört duvar içinde olmaktan bu denli rahatsız oluşumun sebebi ise muhtemelen gördüğümde daha fazla dayanamayacağımı bilmemdi.
Onun girdiğini görünce koşar adım kapıdan çıkmaya çalışmalarımın birinde kolumdan tutup durdurdu.
"Ne kadar kaçacaksın daha?"
"Bilmiyorum."
"Saçmalama artık. Ne tuhaf sevgilin var diyecekler."
"Ne? Ne diyecekler?"
...
Rüyadaydım. Biraz daha uyuyabilmenin mümkün olup olmadığını düşünüyordum.

Bir yeni farkındalık başlığı altında.

Bazen insanın elma kokulu herhangi bir şeylere ihtiyacı oluyor. Evet evet durduk yere, bilirsiniz. Ve hayır elmayı sevmek ve elmanın da seni sevmesi temalı alt metinlerle hiç ilgisi yok.
Bazen önünde yığılı yüzlerce sayfa ders notundan kaçmak için kahve yeterli olmuyor pek tabi kokusuyla beraber. Çay ise zaten günün her anında eksiklik uyandıracak bir tat bırakıyorken insan gerçekten elma kokulu bir şeyler arıyor bazen.
Elma kokulu parfümü geride bırakalı çok oldu mesela. Nasıl böyle olabildi sorusundan ziyade bir daha hiç eskisi gibi olamayacağı gerçeği elbet biraz can yakıyor. Fevrilikler durulunca özleyebiliyor insan hatta ilginçtir. Ama maalesef ki artık elma kokulu parfüm bu ihtiyaca çözüm olmaktan çok uzakta.
Anneanne mutfağından çıkma elmalı tart ile ise maalesef aramızda yüzlerce kilometre var. Tam da aradığım şey olabilecekken biraz da pudra şekerinin hayalini kurmakta sakınca görmüyorum. Yine de hayal olarak kalacağının bilinciyle yeni bir seçenek bulmak lazım geliyor.
Sanki en kolay yol yaklaşık on dakika içinde ulaşabileceğim bir market ve tam anlamıyla gerçek bir elma, yeşil, kokusuyla beraber.
Bazen aradığının aslında bu olmadığını fark ediyor insan. Elle tutulur gerçek bir elma değil de elma kokulu herhangi bir şeyler diye boşuna dememişimdir belki de. Tamam buralarda biraz alt metin var, kabul. Elimden de ancak böylesi geliyorsa zorlamanın pek alemi yok.
Kolay olan hiçbir şeyi yeterince sahiplenememek aslında benim suçum değil. İnsan istiyor ki benim diyebileceğim bir şeylerden ziyade ben elde ettim bağıyla tutunduklarım çoğunlukta olsun. Benim olmayan rüyaları ise artık ne olur görmeyeyim. 
İhtiyacım olan elma kokulu bir şeylerse o şeylere elbet bir gün sahip olunacak. Birilerinin elinde bir de değil torbalar dolusu elmayla kapıyı çalmaları hiçbir şey ifade etmiyor çünkü. Aranılan şey hala da çok basit. Az az duyulan ve çok da uzakta olmadığı her halinde belli bir elma kokusu. Yolun tamamen tıkalı olmaması ise adımları hızlandırmak için yeterli. Yoksa o yol elbet bir gün açılacak ve o elma kokusu buram buram ciğerlerime dolacak. 
Bazen insanın basit bir şeylerden başlayıp ve önceleri inkar da ederek aslında tamamen alt metinlerden bahsetmeye ihtiyacı oluyor. Ve inanın sadece yatağımda oturup ders çalışmaya üşendiğim kadar sıradan bir gün. Bunlarınsa hemen hemen hepsi birer bahane.

Akan zaman değil, mesafelerdir.

Ben akıllanmıyorum, alışıyorum.
Hala koskoca bir yıldır çakılı kaldığım yerimdeyim ve kıpırdayamıyorum. Olduğum yere kilitler ekliyorum.
Her gün aynı saatte uyanıyor, aynı hiç de benim olmayan kahvaltıyı yapıyor, aynı dinlemediğim derslerde uyukluyor ve şimdilere özgü bir yenilik olarak aynı barın aynı balkonunda saatler geçiriyorum.
Ben alışamıyorum, üstünü kapatıyorum.
Biraz daha anlayışlı olamadığım ortamlarda biraz daha kalamıyorum.
Bizi öyle çok özlüyorum ki şu ana kadar aslında biz diye bir şeyin hiç olmamış olması ihtimalini şu saatlerce oturulan balkonun yakınına bile yaklaştırmıyorum.
Ben üstünü örtemiyorum, yerine koymaya çalışıyorum.
Herhangi bir açıdan tutar tarafı olmayan hikayelerin mutlu sonunu hayal ediyorum. Başarabilmeme dair en ufak bir ihtimalde tüm gardımı bir çırpıda hiçe sayıyorum.
Yolunda gidebilme ihtimali olanlar ise bir türlü içime sinmiyor. Hiçbirini yeterince sana benzetemiyorum. Birilerinin kalbini kırıyorum.
Ben yerine -kimseleri- koyamıyorum, zaman öldürüyorum.
Günlerin aynılığından ziyade canımı asıl değişime dair tamamen ümidimi kaybedişim acıtıyor.
Hala da değişimden kastımın bir gün geri geleceğin olmasının bahsini dahi açmıyorum. Neden aramayı bile bıraktım da yine de şu çok olan lanet duygudan kurtulamıyorum.
Ben zaman öldüremiyorum, zaman beni öldürüyor.

Ve tüm bunlara sebep olan şarkıyı lütfen siz de en az benim kadar sevmeyiniz.

Karar. Tokmak sesi ve ayağa kalkma efektleri eşliğinde.

Evet, sonsuza kadar kaçacağım.
İtirazı olan?

Bir yerlerden başlamak lazım geliyordu.
Sonunu getiremeyeceğim bir yeni başlangıç uğruna bir yeni yenilgi daha aldım.
Olsun başlangıç başlangıçtır.
Bir yerlere varmanınsa hesabını artık yapmıyorum.
Kendime not : Bazı şeylerden vazgeçmeyi bilmek gerekiyor.
Olmuyorsa olmuyordur diye bir şey evet var.
Olduramıyorsan olmuyordur.
Şimdi elindeki aşkı yavaşça yere bırak.
Görünürde planlanan bu olmasa da içerilerde bir yerlerde amaç aslında üst üste koymaktı.
Bulabildiğim kadar şeyi.
Neyi?
Bir şeyleri üst üste koyarak onu.
Kimi?
Her kimse alt sıralarda bırakmaktı.
Elbet zamanla liste dışı kalacaktı.
Şimdiyse yenilgi olacağını bildiğim başlangıçlara hiç el sürmeme kararları alıyorum.
Ama ben yalnızlıkla baş edemiyorum ki.
Ne zaman etmişim?
Bu elbet tekrarlanacak.
Çünkü aslında aranılan şey çok basit.
Bu kadar basit bir şeylerin bile elde edilemediği durumlar can sıkıyor.
İnsanlar değil.
Yoksa tüm bunlar hata da değil.
Çünkü gerçekten bir ucundan denemek lazım geliyordu.
Denemekten zarar da geliyordu da olsundu.

Evet, sonsuza kadar kaçacağım.