"Böyle de yaşanır mı be abi?" diyorduk.
18 yaşında gençlerdik ve tam anlamıyla boktan hayatlar yaşıyorduk.
Bizi seven bir ailemiz, arkadaşlarımız, hatta bir evimiz ya da yeri geldiğinde ev diye sığınabileceğimiz yerlerimiz  bile vardı da biz öyle böyle değil, sahi sahi boktan hayatlar yaşıyorduk.
Güzel müzikler dinliyorduk, güzel de ne kelime şeyler okuyor, güzele ucundan kıyısından benzer şeyler yazıyorduk, belki de yazdığımızı sanıyorduk da dibine kadar boktan hayatlar yaşıyorduk.
18 yaşında gençlerdik, adımız üstümüzdeydi.
"Daha ne kadar genç olunur be abi?" diyorduk.
Hepimizin bir derdi vardı. Hepimizin derdi birdi. Biz bir olamıyorduk. Malum boktan hayatlar yaşıyorduk.
Çaylar bittikçe tazelenir, sigara hiç bitmez, alkol, yanında yatılası ezgilerle pek güzel giderdi de biz şu boktan hayatlarımızdan bir türlü gidemiyorduk.
Bedenimiz içimiz kadar hızlı büyümüyordu.
Artık bir yerden sonra dar gelen düşünceler duyguların ağzına sıçıyordu.
Hissizliğe doğru yol alıyorduk.
18 yaşında gençlerdik ve elimiz kolumuz bağlı oturuyorduk.
Daha yolun bilmem kaçta kaçındaydık ve ister istemez korkuyorduk.
"Bu hayat bu boktanlıkta stabilken daha ne kadar gider be abi?" diyorduk.
Birilerinin yaşadığı hayatlar üst üste binip ciğerimizi kurutuyordu, birilerinin yaşayamadığı hayatların faturası bizimkilerden kesiliyordu.
18 yaşında gençlerdik ve birilerinin yaşamaktan anladığını sikesimiz geliyordu.
Yollara dökülüyor, devrim laflarını ağızlara sakız ediyor, atıp tutuyor, asıp kesiyor, konup göçüyor, yeri geldi mi çatır çatır seviyorduk da "Nafile be abi." diyorduk.
18 yaşında gençlerdik ve pes ediyorduk.


Malum boktan hayatlar yaşıyorduk.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder